1989 Sonbaharı… Karşıyaka’dayız. Babamla… Deniz Sineması’nın olduğu pasaja giriyoruz, mısır alıyoruz. Duvarda büyük boy Laurel-Hardy resimleri. Ya da ben küçüğüm, emin değilim, dört buçuk yaşındayım ama, göreceli olarak abla bile sayılabilirim! Sinemanın adının benimkiyle aynı olması bana manasız bir gurur veriyor. Salona geçiyoruz. Işıklar sönüyor, ben korkuyorum. Ama kendime yediremiyorum. Yanımda hayatımın erkeği var, korktuğumu çaktırmamaya çalışıyorum. Sonra film başlıyor. Çizgi film çocuğuyum evet, bir sürü beta kasetim var evde tamam, ama bu başka bir şey. Soluksuz izliyorum perdedeki küçük denizkızını... Ortak noktamız yüzünden ismimle daha da gurur duyuyorum, aklıma gelmiyor sıradan olabileceği : ) O gün iki şey doğuyor: babamla sinemaya gitme alışkanlığımız – özel filmleri birbirimize saklıyoruz hala- ve favori Disney kahramanım - çocukluğum kendimi denizkızı sanmakla geçiyor :)
Önümüzdeki aylarda ilk kez yalnızca kendime ait bir yaşam alanı dekore edeceğim. Hep uzlaşı vardı şimdiye kadarki tasarımlarımda, hep orta yolu bulmak, hep ortak karakteri yansıtmak... Kendi evim olacağını algıladığım andan beri beni yansıtan bir dekorasyon teması kullanabileceğimi hatırlayıp hatırlayıp sırıtıyorum. Kendimi en iyi nasıl ifade edebilirim diye düşünürken çıktı bu ayna. Babaannemcimden kalan eşyaları incelerken çıktı. Bu çerçeve gibi... IKEA’daki o caanım kobalt cam şamdanları kurcalarken çıktı. Victor Nizovtsev’in inanılmaz denizkızı temalı tablolarına ağzım bir karış açık bakarken ve nihayet bir favori ressamım olduğu için “acaba büyüdüm mü ki ben?!” diye düşünürken çıktı. Tam olarak hangi noktada bilmiyorum ama bu aralarda bir yerde çıktı...
THE INSPIRATION IS...
Autumn 1989... Dad and I are walking the streets of Karşıyaka (that’s in İzmir, Turkey), hurrying to the Deniz Cinema. As soon as we get in the building he rushes to get popcorn and I stand amazed at the gigantic pictures of Laurel and Hardy on the walls. Either they are huge, or I am too small. Nope, not a chance, I’m four and a half, I’m a big kid. The fact that the cinema and I share the same name gives me an absurd sense of pride. We get in the theater. Lights go off and I get scared. But I can’t bring myself to show it. The love of my life is beside me, I try to hide the thrill and act like I, four -and a half!- year old Deniz, go to movies every other day, sit in dark movie halls eating –whatsit-again- popcorn, cooly! Then the movie begins. Yes, I am a cartoon fan, yes I have loads of beta cassettes back at home, but this is something different altogether. I watch the little mermaid on the screen breathless and saucer-eyed… The pride for my name grows (see, ‘Deniz’ means the sea in Turkish), it doesn’t occur to me that it could be ordinary : ) That day marks two important beginnings: the father-daughter cinema rituals –we still keep the good ones for each other– and my favourite Disney heroine – I think I am a mermaid all through my childhood… :)
Autumn 1989... Dad and I are walking the streets of Karşıyaka (that’s in İzmir, Turkey), hurrying to the Deniz Cinema. As soon as we get in the building he rushes to get popcorn and I stand amazed at the gigantic pictures of Laurel and Hardy on the walls. Either they are huge, or I am too small. Nope, not a chance, I’m four and a half, I’m a big kid. The fact that the cinema and I share the same name gives me an absurd sense of pride. We get in the theater. Lights go off and I get scared. But I can’t bring myself to show it. The love of my life is beside me, I try to hide the thrill and act like I, four -and a half!- year old Deniz, go to movies every other day, sit in dark movie halls eating –whatsit-again- popcorn, cooly! Then the movie begins. Yes, I am a cartoon fan, yes I have loads of beta cassettes back at home, but this is something different altogether. I watch the little mermaid on the screen breathless and saucer-eyed… The pride for my name grows (see, ‘Deniz’ means the sea in Turkish), it doesn’t occur to me that it could be ordinary : ) That day marks two important beginnings: the father-daughter cinema rituals –we still keep the good ones for each other– and my favourite Disney heroine – I think I am a mermaid all through my childhood… :)
In the next few months I’ll be decorating an apartment just for myself for the first time. Every space I’ve ever touched always needed a degree of consensus, some sort of agreement, the worry of reflecting the common character… From the second I realized that I’m gonna live in my own space I can’t stop grinning each time I remember the freedom of using a theme which reflects me and me only! So the inspiration is my search for ways to better reflect my personal taste. It’s the heirlooms I’ve got from grandma like this ornamental frame. It’s those beautiful cobalt glass candle holders in IKEA. It’s the amazing mermaid paintings of Victor Nizovtsev that I loved so much and thought to myself if me having a favorite painter means I have grown up. I’m not sure of the exact combination but the inspiration is a mix of all those.
- Çerçeve
- Uygun ölçülerde ayna
- A4 Etiket
- Cam boyası
- Bulaşık süngeri veya orta kalınlıkta fırça
- Asetat kalemi veya CD kalemi
EQUIPMENTS
- Ornamental Frame
- Mirror cut to size
- A4 Sticker
- Glass paint
- Kitchen sponge or medium bristle brush
- CD Pen
ADIM ADIM
Mutfaktaki kara tahta ile ilgili postta size kıvrımlı klasik çerçevelerin bu tip bir kara tahtaya çok yakışacağını ama benim elimdeki çerçeve ile farklı bir planım olduğundan bahsetmiştim ya. Hıh işte o plan bu!
Gerçekten çok, çok, ÇOK basit! Aynayı kestiriyorsunuz, A4 etikete şu alttaki silueti –veya hoşunuza giden herhangi bir silueti- uygun ölçülerde basıyorsunuz, silueti kesip çıkarıyorsunuz ve aynaya yapıştırıyorsunuz. Siluetin etrafına fırçanıza aldığınız çoook az miktardaki cam boyasını tamponlayarak uyguluyorsunuz. Işığın geliş yönünü aynanın merkezi gibi düşünüp bir tarafa daha az diğer tarafa daha çok dokunuş yaparsanız sanki daha güzel oluyor. Ben maviyi iki tarafa da uyguladım, moru denizkızının arka tarafına –aynanın daha dışına doğru- daha fazla kullandım. Boya kuruduktan sonra etiketi dikkatlice çıkartıyorsunuz. CD kalemi ile kontür çizgilerini çekiyorsunuz. Tamaam! : ) Diyorum ya, bir saatlik iş!
Öpoorum!
STEP BY STEP
Here in the post about the blackboard in my kitchen I’ve told you that an ornamental classic frame looks great with chalkboard paint but i had different plans about the one I had. Well, here's what I had in mind!
It is really, very, VERY easy! Have the mirror cut to size, print this silhouette –or any silhouette you’d like to have on your mirror- on the A4 Sticker. Cut it out and stick to the mirror. Load your brush or sponge with a very small amount of glass paint and start dabbing it on the mirror around the sticker. It seems to me that it looks better if you designate the center of the mirror as the direction of light and dab more color on the other side accordingly. I applied blue glass paint to both sides, but the purple paint is denser towards the back of the mermaid, towards the edge of the mirror. After the paint is completely dry pull out the sticker and use th CD pen to emphasize the edges of the silhouette. Well that’s about all that there is to this project! All in an hour’s work!
Kisses!
benim de tam ayna asmalık yerim var aslında ^^
YanıtlaSilterbiyesiz bi de kendi kendine yayınlamış :P
Silölçü ver diyorum anlatamıyorum ki... 19'unda getireyim! ^^ ne de olsa benim evim sayılır :P
küçük Deniz kızı. Bi gün kendimi tutamayıp, fotoğraf çekerken aynaya silüeti yansıyan şahsa çok pis dalacağım. Elceğizlerinden öpeceğim. 'Hastayım sana' diyeceğim. Bağrıma basacağım. Hatta kaçırıp, besleyip, seveceğim. Sen bize gelsene. Bizim çocuğumuz olsana.. :)
YanıtlaSil(küçükken, ama hakkaten küçükken(çamaşır makinesine sığacak boyutlardayken) parklarda her görüdüğüm pisiciğe 'pisi pisi sen bize gelsene, bizim pisimiz olsana' diye el uzatır, peşime takılanı eve getirirmişim. Sen çocukluğundan bahsederken benim zihnimde de seni o kediler gibi takıp ardıma, eve getiresim, besleyesim geldi. Evet. :)
Öptüm kiiiiiiiii!:)
ihi çok eğleniyordum orda ben! hem atraksiyonel oluyor, hem de kısa sürüyor diye çok heyecanlanmıştım yaparken :)
Silama öyle anlatırsan ben gelirim kiii! ^^
öptüm öptüm! :)
çerçevesine bayıldım:)
YanıtlaSilinsanın kendine ait evinin olması,
nasıl da güzeldir,
keyfini çıkar:)
ben de çok heyecanlıyım o konuda :)
Silbence de çok güzel çerçeve, aslında iç taraftaki kontürlerinden birinin siyah olmasını istedim ama kıyıp da boyayamadım, orijinal halini bozamadım! ^^
Very cute! :-)
YanıtlaSilthank you!! :)
SilHikayeniz de aynanız da çok güzel:) Sevgiler.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim, benden de sevgiler :)
Silmerhabalar:)))
YanıtlaSilKüçük bir not bildirmek istedim;
Bloğumda içimden geldiği gibi,beğeneceğinizi düşündüğüm bir hediye ve bir çekiliş var ..
Ziyaret etmeniz ricası ile,sevgiler.
çok şıkmış:)
YanıtlaSil